Çocuklarımız için koşulsuz sevgi, aşk ve güven dolu bir dünya…
Çocuklarımızı daha çok küçükken hatta anne karnındayken koşulsuz sevgi ve “ Sen çok değerli ve eşsizsin.” duygu ve düşünceleri ile yoğurmalıyız. Onların mayasına bunu işlemeliyiz.
Ama önemli bir nokta var ki; anne bu duygu ve düşünceleri kendisi için hissetmezken bebeğine nasıl verebilsin?
Anne adaylarına daha hamile kalmadan önce kendilerini sevmelerine, değerli hissetmelerine engel her ne varsa fark edip; içlerinde bir arınma sürecine girmelerini ve daha sonra hamile kalmalarını tavsiye ediyorum.
Hamilelikleri boyunca da hem kendisini hem bebeğini kabul, koşulsuz sevgi, güven ve değerlilik hisleri içinde sarıp sarmalamalılar. Bebek, “ben çok isteniyorum, seviliyorum” hisleri ile dolup taşmalı.
Anne adayının sık sık aynanın karşısına geçip sevgi dolu sözcüklerle, kendisi ve bebeğiyle iletişim kurması, güven, aşk, sevgi olumlamaları yapması, doğacak bebeğinin hayat kalite ve başarısını olumlu yönde etkileyerek, sevgi dolu, yaratıcı ve yaşamaktan korkmayan çocuklar yetiştirmesine yardımcı olacaktır.
Bebeklerin doğdukları andan itibaren annelerinin, babalarının ve etrafında bulunan diğerlerinin yaydığı olumlu- olumsuz tüm enerjilerden etkilendiği asla akıldan çıkarılmamalıdır.
Bebekle ayna karşısındaki sevgi kabul çalışmalarına devam etmeli, hatta biraz büyüyüp konuşmaya başlayınca da bu çalışmaları bir oyuna çevirerek “ben sevgiyim” oyunları oynamalıyız.
Çocuğumuz ile birlikte ayna karşısına geçip “ Ben kendimi seviyorum, ben çok güzelim, ben ailemi çok seviyorum.” oyunları, sarılma oyunları, onların kendilerini güvende hissetmeleri için gerekli desteği daha minicikken onlara verecektir.
Çocuk kendinin güvenilir biri olduğunu hissederse, büyüdükçe kendini çok daha güvende hissedecektir.
Yepyeni bir devir geliyor; belki de geldi bile. Korkuların olmadığı, sevgi, aşk ve güvenin kök salacağı bir dönem. Bu devrin öncüleri olarak yeni gelen kuşaklara sevgiyi yerleştirmek, aşk ve güveni büyütmek için üzerimize düşen görevleri mutlaka yerine getirmeliyiz.
Sevgiler…
Kuantum Tezahür – Bolluk, Bereket WorkShop
Kuantum Tezahür – Bolluk, Bereket WorkShop
27 Mayıs Çarşamba
Saat: 19.30
İçinde “Bolluk Bereket” barındırmayan bir yaşam neden sizinle beraber?
Nedir bu bolluk, bereket? Neden kiminde fazla iken kiminde hiç yok?
Bizi bolluk içinde yaşatan kader mi? Tesadüf mü? Yoksa şans mı?
Bolluk sadece para mı peki?
Aşk, ilişki, dostluk, yardımlaşma… Bunlarda da bolluk içinde olabilir miyiz?
Aradığımız gerçekten parasal bolluk mu? Yoksa zaaflarımızı tatmin edecek bağımlılıklarımız ve zorunluluklarımız mı var?
Bizim zaaflarımızı bizim yerimize düşünüp, yaratan reklam dünyasının oyununa mı geldik?
Çekim yasası devrede… Biz aslında yaratıyoruz ama sorun şu ki ne yaratacağımıza bizim yerimize başkaları karar veriyor !!!
Hayatımızda yaşadığımız her şey kendimizin aynası. Bizi bize gösteren çok kaliteli bir ayna bu… Ama çoğu zaman biz, bu aynada gördüklerimizden hoşnut değiliz.
Peki, ne yapmalıyız?
Bu hoşnutsuz halimizle mutsuz ve tatminsiz bir hayat sürmeye ve “kahpe felek” demeye devamı etmeliyiz?
Bir dönüşüm tekniği olan Ho’oponopono, yaşanan her şeyin aslında yaşanmış şeylerden oluşan bilinçaltı kayıtları sonucu meydana geldiğini anlatır ve der ki; eğer fark edersek ve istersek, memnun olmadığınız şeyleri, dışta değil içte değiştirebiliriz.
Deneyimlediğimiz ve hoşnut olmadığımız her ne varsa kaynağı ile bağlantıya geçerek düzeltmek bizim sorumluluğumuzda…
Kendi içimizdeki bu soruna neden olan nedir ve içimizdeki bu sorunu nasıl düzeltebiliriz? İşte bu soru bizi bize yaklaştıran ve daha doyumlu BOLLUK içinde yaşama yol açan soruların en önemlisi… Hatta birincisi…
Ho’oponopono hayatımızda dengesizliğe yol açan, bizi mutsuz eden olayların içimizdeki nedenlerinin ortadan kaldırılmasının en etkili yoludur.
Bilinçaltımızda var olan negatif inanç ve duygu programlarımızı fark edip onları temizlediğimiz zaman aslımız olan sevgi ve bolluk halimize geri döneriz… Bolluğu hak ettiğimizi fark ettiğimizde maddi sorunlar hayatımızdan çıkar gider… Bolluğun içinde yaşamanın bizim doğal halimiz olduğunu hissetmeye başladığımızda sevgi, dostluk ve bol paranın içinde buluruz kendimizi…
Hayatında kendini fark etmek, aslını olduğu gibi korkusuzca oraya koymak ve hayatının direksiyonuna sadece kendisi oturmak isteyen arkadaşlarla yapacağımız bu çalışmaya sizi davet ediyoruz.
Bu çalışma için;
Lütfen önceden isminizi yazdırın ( Çalışma isim üzerinden gündüz başlayacaktır )
Beyaz bir tişört veya beyaz bir gömlek giymeyi tercih edin. ( Beyazın arındırıcı etkisinden faydalanmak için )
Yanınızda silgili bir kurşun kalem ve kâğıt bulundurun. ( Çalışmada kullanıyoruz)
Çalışmanın katılım bedeli: 80,00 TL’dir.
Gücü elinize alın, istekleriniz sizin gerçeğiniz olsun, başkalarının istekleri değil!
“Kilo veremiyorum”
Neden yapamıyorsunuz? Sebep ne?
Gücü elinize alın, istekleriniz sizin gerçeğiniz olsun, başkalarının istekleri değil!
Uzun süredir birçok kaynaktan gelen bir uyarı var. Gücünüzü elinize alın diyorlar. Siz mükemmel, güçlü, harika varlıklarsınız. Alın gücünüzü elinize…
Peki bu nasıl olacak?
Hayatımızı adeta bir robot gibi yaşıyoruz. Yapılması gerekenleri sanki bir robot gibi sorgulamadan bazen bezgin bir halde yerine getiriyoruz.
Yapılması gerekenleri yaparken öncelikle kendimiz için olanları değil etraf için olanları dikkate alıyoruz.
Gücümüzü elimize almak için öncelikle “bu hayatın bir sonu var ve ben bu sona kadar kendim için ne yapmak istiyorum” sorgulamasını başlatmak gerekiyor.
Ben ne yapmak istiyorum? Ben bunu gerçekten istiyor muyum? Bu benim isteğim mi? Yoksa medyanın etkisi ile yada toplum baskısı ile bu istekleri kendi isteklerim mi sanıyorum.
Bu istekler gerçekten sizin istekleriniz mi? Bunu fark edebilmeniz için küçük bir çalışma öneriyorum. Sessiz bir zamanınızda sakinleştirici bir müzik eşliğinde 7 nefes çalışması yapın. Bunu yapmak için; içinizden 7’ye kadar sayarak burnunuzdan derin, tam bir nefes alın, 7’ye kadar sayarak bu nefesi tutun, sonra 7’ye kadar sayarak bu nefesi verin. Ve bunu 7 tur yapın.
Bu nefesler sizi sakinleştirir ve yüksek benliğinize ve iç sesinize bağlar.
İkinci adım: İçinize, kalbinize sorun; “bu istek benim gerçek isteklerim mi?”
Eğer cevabını duyamasanız bile kalbinizde hissedeceğiniz sevinç dalgası “evet bu senin gerçek isteğin” cevabını işaret etmiş olacaktır.
Ama hiç bir şekilde sevinç hissetmiyor hatta sıkıntı hissediyorsanız bu istek size ait değildir. İsteğiniz gerçekten sizin isteğiniz ise neden bugüne kadar yapamadınız? Yapmanıza engel nedir?
Örnek olarak kilo vermek istediğinizi ama bir türlü ideal sağlıklı kiloya inemediğinizi hatta tam tersine daha da kilo aldığınızı düşünelim.
Nefes çalışmasını yapıp sorun kendinize gerçekten ben kilo vermek istiyor muyum?
Cevabın evet olduğunu kabul edelim.
Peki nedir sizi bunu yapmaktan alıkoyan. Cevabın tatlı yemeden duramıyorum olduğunu kabul edelim.
Bu konuda fiziksel bir sorununuz yoksa siz sağlıklı beslenmek isterken size istemediğiniz şeyleri yediren kim peki? Sizi kim yönetiyor?
İşte şimdi gücünüzü elinize alma zamanı…
Bu isteğe sizi iten hangi düşünce? Hangi duygu? Bu düşünce ve duygu size engel olmaya çalıştığına göre oraya nasıl yerleşmiş? Kimin duygu ve düşüncelerini yaşıyorsunuz? Amacı nedir?
Belki de hissetmek istemediğiniz bazı duygulara tampon olarak tatlı yemeyi koydunuz ki tatmin duygusu hissedip kendinizle yüzleşmeyin.
Tatlı ve abur cubur yiyerek hangi amaca hizmet ediyorum?
Bu tip yiyeceklerin beni asıl amacıma taşıması mümkün mü?
Belki de birileri zamanında sizin üzerinize “sen başarısız birisin” i yerleştirdi. Başarısız olmak için kilo vermek istemiyorsunuz.
Bilinçaltı kayıtlarınızın ne olduğu çok önemli…
Şimdi lütfen her ne şekilde yerleşmiş olursa olsun bu tip duygu düşünce ve davranışlara odaklanmayı kesin. Söze dökmeyin. “Ben tatlı yemeden duramam” demeyin. Odaklanmayı ve söze dökmeyi keserek onlardan enerjinizi geri alırsınız. Yani artık gücünüz kendinizde ve bu enerjiyi ne olsun istiyorsanız ona akıtın.
Ne olsun istiyorsanız onu konuşun, onu hissedip, onu var edin. Nasıl ki kiloyu yarattınız, inceliği de yaratmak sizin elinizde.
Beslenme ile ilgili yazıları bir süre okumayın. Odağınızı beslenme konusundan çekin.
Ne zaman kendinizi “ben tatlısız duramam, elimde değil” derken yakalarsanız kendinizi o kurban psikolojisinden çıkarın. “Hayır elimde” diyerek bu sohbete dur deyin. Tam tersini söyleyin. “Ben sadece sağlıklı yiyeceklerden, sağlıklı miktarlarda, bedenimi beslemek için yerim” deyin. Hepsi bu. Abartmayın, diyet konuşmayın. Televizyonda yemek tarifleri programlarını dinlemeyin. Yemek kitapları almayın.
Hayır demeyi bilin. Başkaları kırılmasın diye bir ömür harcamayın.
Spor programları izleyin. Yaşam enerjinizi yüksek tutun. “Ben yaparım” deyin, hepsi bu!!!
Bırakın istekleriniz sizin gerçeğiniz olsun.
Özetlersek;
* Ne yapmak istiyorsunuz?
* 7 nefes çalışması
* Bu istek sizin gerçek isteğiniz mi?
* Neden yapamıyorsunuz? Sebep ne?
Çıkan sebep gücünüzü verdiğiniz yerdir.
* Enerjinizi(gücünüzü) çekin o sebeplerden
* Ne istiyorsanız ona enerjinizi verin.
Başkalarının sizi şartlandırdığı gibi değil kendi isteklerinize göre yaşayın. Yaşayın ki hayat bir oyun alanı haline dönsün. Coşku, neşe, keyif geri gelsin.