“Kendime doğru dürüst bir sevgili bulamıyorum”
Duygusal özgürlük ne demek, bu konu ile ilgisi ne?
O kadar uzun zamandır özgür değiliz ki duygusal özgürlük denildiğinde ne anlamalı, ne hissetmeli bilmiyoruz.
Özellikle kadın erkek ilişkilerinde nasıl duygusal özgürlük yaşanır? Ne yapılır? Ne hissedilir? Nasıl davranılır? Bilemiyoruz.
28 yaşlarında, masum, sevimli, konuşkan, oldukça sportif görünen, güzel kız diyor ki;
“Kendime doğru dürüst bir erkek arkadaş bulamıyorum. Ne zaman birine yakınlık hissetsem, ne zaman işte aradığım bu desem kısa bir süre sonra aradığım, beni mutlu edecek erkeğin o olmadığını fark ediyorum. Olmuyor, bana denk gelmiyor. Ben bulamıyorum… Ben erkek arkadaş konusunda çok şansızım.”
İşte sır bu sözcüklerin arasında gizli. Daha şikâyetlerini anlatırken kendini ele veriyor. Bu güzel kız etrafına, evrene, dünyaya adeta şöyle bir yayın yapıyor.
“Ben mutsuzum, gelip beni mutlu edin. Ben mutlu değilim. Ben şansız bir kadınım. Bulamam. Erkek arkadaş bulamam. Evren, ben bulamam. Ben çok şansızım. Ben bulamam. Çok mutsuzum. Gelsin bir erkek beni mutlu etsin. Ama EDEMEZ, çünkü BEN ŞANSIZIM”
Çelişkilerle dolu bir yayın. “gelsin ama gelmez, mutsuzum, gelsin mutlu etsin ama edemez…”
İşte durum bu… Çekim yasasını artık hepimiz okuduk. Biz ne hisseder, ne düşünürsek bu hayatımızın gerçeği haline gelir. Hissetmek… İşte asıl gerçeğimizi yaratan budur. “Ben mutsuzum” yayını yaparken mutlu olmamı sağlayacak erkeği hayatıma çekmeyi beklemek, çekim yasası ile tamamen ters.
Peki söyle, seni nasıl mutlu etsinler? Sana ne yapmaları gerekiyor kendini mutlu hissetmen için?
– Beni çok ama çok sevmeleri gerekiyor. Benden başka hiç kimseyi gözleri görmeyecek. Bana sık sık “seni seviyorum” diyecekler.
Hissettiği sevgi açlığını giderebilmek için bir erkek arkadaş arayışı içinde. Tam buldum diyor ama kısa bir süre sonra aradığının o olmadığını anlıyor? Sorun nerede?
Yaşadığı kısır döngüyü kırması, kendi gerçeğini görüp dünyaya nasıl bir yayın yaptığını anlaması için sorunu fark etmek atılacak ilk ve en önemli adım. Sorun nerede?
Beni çok sevmeli diyor. Çok çok sevmeli.
İşte sorun; Beni çok çok sevmeli. Ama karşılaştığı kişiler onu yeterince sevemiyor, ona istediği duygusal tatmini yaşatamıyor. Zaten buna mecbur da değil.
Ama o kendini sevebilmesi için, kendini iyi ve değerli hissedebilmesi için kesinlikle bir erkeğin aşırı ilgisine ihtiyaç duyuyor. Sevgi açığı o kadar çok ki. Erkek arkadaş ona istediği o ilgiyi, o sevgiyi bir türlü veremiyor. Üstelik bu aşırı beklentili hal “Ben bu ilişkiyi götüremem, bana kendimi iyi hissettirmiyor, çok beklentisi var, ben bunları yapamam” gibi adeta gizli bir yayın gibi bilinçaltından evrene yayılmaya başlıyor.
Bir erkek seni neden bu kadar çok sevmek zorunda?
– Eğer beni severse, çok severse kendimi iyi hissederim. Mutlu olurum.
Mutlu olan sen nasıl bir hayat yaşamaya başlarsın?
– Daha keyifli, daha özgür, neşeli bir hayat yaşarım
Yani kendini mutlu hissetmen, özgür ve neşeli hissetmen bir erkeğin elinde.
– Anlayamadım? Nasıl yani?
Bu hayatın keyfini çıkartmak, özgür, neşeli yaşamak için hayatında seni çok çok seven bir erkek olmalı yani? Yoksa mutsuz, neşesiz, özgür yaşayamayan birisin…
– Ben böyle olmasını istemiyorum ki.
Duygusal özgürlük yaşamak istiyorsan kendine dön lütfen. İpleri al başkalarının elinden. Sadece içine odaklan, kendine… Seni önce sen sev, sen kabul et. Kendine özgürlük ver. Özgürlük demek, aklına ne gelirse yapmak demek değildir. Etrafta ne olursa olsun kendini tam ve güçlü hissetmek, yüreğinde ki gerçek aşkı hissedebilmek demektir.
– Ben bunu nasıl yapacağım bilmiyorum…
Sen sadece şunu bil ki. Dışarıda seni senden daha çok sevecek, sana özgürlük verecek hiç kimse yok…
Ve 40 gün boyunca her sabah, aynaya bakarak, içten hissederek, 10 defa “ Ben beni seviyorum” der misin?
40 gün sonra tekrar konuşalım 🙂