7 ADIMDA ACI ÇÖZME SÜRECİ
Yaşadığımız olaylar, karşılaştığımız kişiler, izlediğimiz diziler, filmler bazen bizde öylesine bir acı hissettirir ki; kendimizi öfkeli, başarısız, güvensiz, önemsiz, yalnız ya da buna benzer duygular içinde buluveririz.
Bu duyguların yarattığı ya da yaratacağı acıyı hissedip önlem alabilmek, o acıyı hissetmemek için telefon açar birileri ile konuşuruz, dedikodu yapar başkalarını suçlayıp yargılarız, alışverişe gider para harcarız, kâğıt oyunları oynarız, içki içer, çeşitli egzersizler yapar ya da buna benzer pek çok yöntemle acılarımızı bastırmaya, onları yok saymaya çalışırız.
Ama onlar ordadır ve her fırsatta kendilerini belli edecek ortamlar yaratmaya devam ederler. Onlara derin anlamlar yükleriz. “ Hayat benim için bunu tercih etti” “Kaderim böyleymiş” “Ben ne yapsam mutlu olamıyorum” bu ve bunun gibi pek çok açıklama getirmeye çalışırız hissettiğimiz acılara…
Bazen o kadar öfkeleniriz ki şiddet bile gösterebiliriz.
Sonuç olarak acının yarattığı o huzursuzluğu hissetmemek için her türlü stratejiyi deneriz.
Acıdan tamamen özgürleşebilmek bu yapılan bastırma yöntemleri ile bugüne kadar mümkün olmuş mudur?
Sorun kendinize: Ben yıllardır bu tip yöntemler kullandım, peki başarılı olabildim mi? Otomatik olarak yaptığım bu yöntemler hayatıma ne kattı? Acıma nasıl faydaları oldu?
Acıdan tamamen özgürleşmek mümkün müdür?
Eğer siz duygusal özgürlüğü gerçekten istiyorsanız cevap EVET tir.
Yeter ki acılardan beslenmeyi, onlarla bu hayatta var olmayı bırakmak isteyin.
1. ADIM: Bir acı hissettiğinizde, sizi üzen, can sıkıntısı yaratan bir olay, bir durum olduğunda o acıdan kaçmak yerine tüm dikkatinizi o acıya verin.
Eğer dışarda bir yerlerde bu acınız tetiklendiyse evinize ya da sessiz çalışabileceğiniz bir ortama gelin;
Rahat edebileceğin bir şekilde oturun ya da uzanın.
Kimsenin gelmeyeceğinden ya da sizi aramayacağı bir ortam yaratın.
7 Derin nefes alın. Nefesi burnunuzdan alarak diyaframınıza çekin. Ağzından yavaş yavaş verin… Bu nefesi 7 tur yapın.
Kendinizi bu nefeslerin verdiği rahatlığa bırakın.
Acınızı tetikleyen olaya konsantre olun ve o olayın yarattığı duyguyu ya da duyguları yeniden hissedin. Yapabildiğiniz kadar bu olayı yaşatın kendinize, gerçekmişçesine hissedin. Acınızı, o sizi huzursuz eden duygunuzu hissedin.
Acıdan kaçmadan tamamen o acıya dikkatinizi verin ve gözlemleyin.
Kaçmadan onu hissedip yaşarken, o acı büyülü bir şey olmaya başlar ve o duygunun bir hikâyeden kaynaklandığını fark edersiniz. Acıyı ve o hikâyeyi gözlemlediğiniz zamanda o acı kaybolup gider.
Acılarınız hikayelerinizden kaynaklanır.
Siz hangi hikayeyi yazıp oynuyorsun fark edersiniz.
ACIYI—IZDIRABI biz seçeriz… Acılar Hikayelerimizi yargılamamızdan meydana gelir.
Hikayenizi fark ettiğinde yüzüne bir gülümseme yayılsın, “işte seni yakaladım yaramaz” der gibi.
2. ADIM: Acınızı kabul edin. “Bu benim hikayemi yargılamam sonucu oluşmuş bir acı. Benim acım. Ben yarattım”
3.ADIM: Kendinize doğru soruları sorun. “Bu acıdan özgürleşebilmek için ne yapabilirim?”
Bu soru sizin acınızın size ait olduğunu ve bu konuda özgürleşebilmek için sorumluluk aldığınızı gösterir.
4. ADIM: Yüreğinizdeki sevgi merkezine odaklanın. Sevginizi hissedin.
5. ADIM: Tanrı’dan İlahi OL’AN dan bu durum için yardım ve destek isteyin. Siz sadece niyet edin. Onun varlığını hissedin ve ona sizi desteklemesi için izin verin. Bu acıdan özgürleşmek istiyorum diyerek niyetinizi söyleyin.
6.ADIM; Acınıza yeniden odaklanın ve onu tutabildiğiniz kadar tutun ve gözlemlemeye devam edin. Hissedebildiğiniz kadar hissetmeye devam edin.
7. ADIM: 7 derin nefes alın ve o acıya teşekkür edin. Tanrı’ya teşekkür edin, O’na şükredin. Şükür hisleri içinde bir süre bekleyin.
DUYGUSAL ÖZGÜRLÜK GEÇMİŞTE YAPTIĞIMIZ YÜKLEMELERDEN GEÇMİŞ YAŞAM HİKÂYELERİNDEN ve YARATTIKLARI ACILARDAN KURTULMAKTIR…
“Kendime bir sevgili bulamıyorum” Duygusal özgürlük ne demek, bu konu ile ilgisi ne?
“Kendime doğru dürüst bir sevgili bulamıyorum”
Duygusal özgürlük ne demek, bu konu ile ilgisi ne?
O kadar uzun zamandır özgür değiliz ki duygusal özgürlük denildiğinde ne anlamalı, ne hissetmeli bilmiyoruz.
Özellikle kadın erkek ilişkilerinde nasıl duygusal özgürlük yaşanır? Ne yapılır? Ne hissedilir? Nasıl davranılır? Bilemiyoruz.
28 yaşlarında, masum, sevimli, konuşkan, oldukça sportif görünen, güzel kız diyor ki;
“Kendime doğru dürüst bir erkek arkadaş bulamıyorum. Ne zaman birine yakınlık hissetsem, ne zaman işte aradığım bu desem kısa bir süre sonra aradığım, beni mutlu edecek erkeğin o olmadığını fark ediyorum. Olmuyor, bana denk gelmiyor. Ben bulamıyorum… Ben erkek arkadaş konusunda çok şansızım.”
İşte sır bu sözcüklerin arasında gizli. Daha şikâyetlerini anlatırken kendini ele veriyor. Bu güzel kız etrafına, evrene, dünyaya adeta şöyle bir yayın yapıyor.
“Ben mutsuzum, gelip beni mutlu edin. Ben mutlu değilim. Ben şansız bir kadınım. Bulamam. Erkek arkadaş bulamam. Evren, ben bulamam. Ben çok şansızım. Ben bulamam. Çok mutsuzum. Gelsin bir erkek beni mutlu etsin. Ama EDEMEZ, çünkü BEN ŞANSIZIM”
Çelişkilerle dolu bir yayın. “gelsin ama gelmez, mutsuzum, gelsin mutlu etsin ama edemez…”
İşte durum bu… Çekim yasasını artık hepimiz okuduk. Biz ne hisseder, ne düşünürsek bu hayatımızın gerçeği haline gelir. Hissetmek… İşte asıl gerçeğimizi yaratan budur. “Ben mutsuzum” yayını yaparken mutlu olmamı sağlayacak erkeği hayatıma çekmeyi beklemek, çekim yasası ile tamamen ters.
Peki söyle, seni nasıl mutlu etsinler? Sana ne yapmaları gerekiyor kendini mutlu hissetmen için?
– Beni çok ama çok sevmeleri gerekiyor. Benden başka hiç kimseyi gözleri görmeyecek. Bana sık sık “seni seviyorum” diyecekler.
Hissettiği sevgi açlığını giderebilmek için bir erkek arkadaş arayışı içinde. Tam buldum diyor ama kısa bir süre sonra aradığının o olmadığını anlıyor? Sorun nerede?
Yaşadığı kısır döngüyü kırması, kendi gerçeğini görüp dünyaya nasıl bir yayın yaptığını anlaması için sorunu fark etmek atılacak ilk ve en önemli adım. Sorun nerede?
Beni çok sevmeli diyor. Çok çok sevmeli.
İşte sorun; Beni çok çok sevmeli. Ama karşılaştığı kişiler onu yeterince sevemiyor, ona istediği duygusal tatmini yaşatamıyor. Zaten buna mecbur da değil.
Ama o kendini sevebilmesi için, kendini iyi ve değerli hissedebilmesi için kesinlikle bir erkeğin aşırı ilgisine ihtiyaç duyuyor. Sevgi açığı o kadar çok ki. Erkek arkadaş ona istediği o ilgiyi, o sevgiyi bir türlü veremiyor. Üstelik bu aşırı beklentili hal “Ben bu ilişkiyi götüremem, bana kendimi iyi hissettirmiyor, çok beklentisi var, ben bunları yapamam” gibi adeta gizli bir yayın gibi bilinçaltından evrene yayılmaya başlıyor.
Bir erkek seni neden bu kadar çok sevmek zorunda?
– Eğer beni severse, çok severse kendimi iyi hissederim. Mutlu olurum.
Mutlu olan sen nasıl bir hayat yaşamaya başlarsın?
– Daha keyifli, daha özgür, neşeli bir hayat yaşarım
Yani kendini mutlu hissetmen, özgür ve neşeli hissetmen bir erkeğin elinde.
– Anlayamadım? Nasıl yani?
Bu hayatın keyfini çıkartmak, özgür, neşeli yaşamak için hayatında seni çok çok seven bir erkek olmalı yani? Yoksa mutsuz, neşesiz, özgür yaşayamayan birisin…
– Ben böyle olmasını istemiyorum ki.
Duygusal özgürlük yaşamak istiyorsan kendine dön lütfen. İpleri al başkalarının elinden. Sadece içine odaklan, kendine… Seni önce sen sev, sen kabul et. Kendine özgürlük ver. Özgürlük demek, aklına ne gelirse yapmak demek değildir. Etrafta ne olursa olsun kendini tam ve güçlü hissetmek, yüreğinde ki gerçek aşkı hissedebilmek demektir.
– Ben bunu nasıl yapacağım bilmiyorum…
Sen sadece şunu bil ki. Dışarıda seni senden daha çok sevecek, sana özgürlük verecek hiç kimse yok…
Ve 40 gün boyunca her sabah, aynaya bakarak, içten hissederek, 10 defa “ Ben beni seviyorum” der misin?
40 gün sonra tekrar konuşalım 🙂